Mide fıtığının tedavisinde:
1. Yaşam şeklinde değişiklikler
- Yatağınızın başını kaldırmanız yarar sağlar. Yastıklar ile yükseltme pek yeterli olmaz, bunun yerine yatağın baş kısmını tam olarak yükseltmek yarar sağlar.
- Beslenme şeklinde değişiklikler: Yukarıda belirtilen reflüyü kolaylaştıran gıdalardan kaçınınız. Yemek öğünlerinizi az ve sık olarak düzenleyiniz (günde 3 öğün yerine 4-5 öğün halinde, fakat porsiyonları azaltarak yemeyi deneyiniz).
- Sigaradan kaçınınız.
- Kilo vermek; fazla kilolar ile karın içi basıncının arttığı ve istirahattaki mide kapakçığı basıncını aşabildiği bilinmektedir.
- Yemeklerden sonra yere eğilmeyiniz ve yatmayınız, 1 saat boyunca yere eğilip bir madde almayınız ve ayakkabınızı bağlamayınız.
- Her türlü STRESİN mide ile ilgili sıkıntılarınızı arttıracağını unutmayınız.
2. İlaç tedavisi
- Asit giderici (antiasit) ilaçlar
- Alüminyum, kalsiyum ve magnezyum tuzları
- Tabaka oluşturan ilaçlar: Gaviscon vb.
- H2 blokerleri: simetidin, ranitidin, famotidin ve nizatidin grubu ilaçlar.
- Proton pompası inhibitörleri: omeprazol, lansaprozol, pantaprazol, rabeprazol ve esomeprazol
- Prokinetikler: betanekol, metaklopramid ve eritromisin
- Bu ilaçların uzun süreli kulanımında mide asit seviyesinin sürekli olarak düşük kalması sonucunda bakteri sayısında artış olur.
Mide fıtığının tedavisi öncelikle, yaşam şeklinde bazı değişiklikler ve çeşitli ilaçlarla yapılmakta ve bu sayede mide asidinin yarattığı tahribat önlenmeye çalışılmaktadır. Uzun yıllar tedavi görmemiş hastalarda hücrelerde bazı değişikliklerin olması veya hastanın endoskopi veya röntgen ile belirlenmiş büyük bir fıtığın olması veya ilaç tedavisine cevap alınamaması gibi durumlarda, hastalara ameliyat önerilmektedir. Son yıllarda bu ameliyat laparoskopik yöntemle (halk arasında kansız ameliyat denilen ve bir teleskop ve çeşitli aletler yardımı ile hastanın karnını kesmeden fıtığı onarma işlemi) yapılmaktadır. Uygun teknikle yapılan cerrahi girişim sonrasında hastaların şikayetlerinin tama yakın oranda ortadan kalktığı görülmektedir. Gastroözofageal reflü hastalığı toplumda % 30-40 oranında görülmesine rağmen, bu hastaların ancak % 30’u ömür boyu ilaç içmek zorunda kalır. Sürekli ilaç kullanmanın yan etkileri ve maliyet problemleri düşünüldüğünde, bu hasta grubunda kalıcı tedavi sağlayan laparoskopik reflü cerrahisi tek alternatif olarak kabul görmektedir. Günümüzde laparoskopik ve robotik cerrahi ile başarı oranı % 90’ın üzerindedir. Yemek borusunun hücreleri yoğun safra teması sonrasında Barrett hücreleri adı verilen hücrelere dönüşürler. Barrett hücrelerinde kanser öncesi evre olan displazi gelişebilir. Reflü hastalarının sadece % 10’unda Barrett özofagus’u denilen tablo görülür ve bu hastalarında ortalama % 5’inde displazi denilen kanser öncesi değişim gözlenir.
Saygılarımla,
Dr. Korhan Taviloğlu
Genel Cerrahi Profesörü
www.fitikforumu.com
www.genelcerrah.com
www.drtaviloglu.tv
www.robotcerrahisi.com